Yeni bir çocuk aileye dahil olmadan önce, diğer çocuğu bu konunun içine dahil edebilmek adına, bu süreci kısa ve öz bir biçimde özetleyecek şekilde iletişime geçmek gerekmektedir. Yetişkin bireylerde yeni bir olaya karşı bakış açısı olumlu olsa da çocuklar için alışılmışın dışına çıkmak yetişkinlerin verdiği tepki gibi olmayacaktır. Bunun daha olumlu ve üstesinden gelinebilen bir süreç olmasını istiyorsa, ebeveynler çocuklara süreci önceden hatırlatmalı ve anlatmalıdır.
Her insan belirli vakit geçirdiği insanlara karşı bir bağlılık ve bağımlılık oluşturabilir. Bu iki duygu bazı uç noktalarda olumsuz bir sürece yönlendirirse de çocuklar için bağlılık ve bağımlılık kavramları aile kavramları ile bütündür. Bu yüzden de çocuklar, bir kişinin eve dahil olmasını ilk başlarda istemeyebilir.
Genellikle birçok insanda kıskançlık durumu mevcuttur. Fakat bu tarz kişilerde en azından varoluşsal olarak sorgulamalar söz konusu değildir. Çocuklarda durum daha değişik olmaktadır. Anne ve baba kavramları oturmuştur. Bu süreç anne baba gibi basit olmayacaktır. Hatta bu süreç o kadar karmaşıktır ki çocukların dünyasını anlamak anne babanın en büyük görevlerinden biri olmaktadır. Aile ancak çocuğunu iyi bir şekilde anlayabilir ise, aile içerisindeki sağlıklı ve kaliteli iletişimi sürekli hale getirmek mümkün olacaktır.
İletişim eksikliği olmaması için çocuğa en başından itibaren doğum sürecinden başlayarak, birtakım olay ve olguları anlatmak çocuğu buna hazırlayacak en büyük sebeptir. Hiçbir anne baba çocuğunda tamamen kıskançlık olgusunu yok edeceğini düşünmemelidir. Çünkü kıskançlık duygusu küçük yaştan itibaren birçok insanda olabilecek bir şeydir. Bu duygunun tamamen sıfırlanması mümkün değildir. Ancak anne baba bu kıskançlık olgusunu en aza indirerek, dengede tutarak, kardeşinin ailede varlığını hatırlatarak bu süreci daha uygun hale getirebilir.
Ailede bazı karşılaştırmalar söz konusu olabilir. İki kardeş arasında karşılaştırmayı en aza indirerek bu duyguyu dengede tutmak doğru olacaktır. İlk çocuk varoluşsal olarak, kendini ispatlamak isteyebilir. Bu sorunda da aile, çocukları bir birey olarak aileye kazandırmalıdır. Önemli olan bir diğer nokta ise kardeş doğduktan sonra iki kardeşin arasındaki iletişimi yüksek tutmaktır. Çünkü eğer kardeşler yavaş yavaş birbirinden sorarlarsa bu arasındaki ilişkiyi etkiler, bu ilişkinin zedelenmesi beraberinde de aile bağlarının kopmasına sebep olabilmektedir.
Bu yüzden aile kendi bağlarına ve değer yargılarına önem veriyorsa kardeşlerin birbirine karşı öfke duymasını engellemek zorundadır. Bu yüzden en başından itibaren aile bazı durumları çocuklara aktarmalıdır. Buna en iyi örnek şu verilebilir, iki kardeş varoluşsal olarak eşit derecede olduğunu bilmelidir. Birinin önce veya birinin daha sonra doğmasının hiçbir şekilde sevgide eksiklik ya da artış olmayacağını ailenin çocuklara aktarması gerekmektedir.
Eve yeni bir kardeş geldikten sonra büyük kardeşin, bütün ilginin bebekte olduğunu düşünmesi çok normaldir. Bu yüzden aile, bebek doğmadan önce bir şekilde ilgiye muhtaç olduğunu, anne ve babasının ona belirli bir yaşa gelene kadar ilgi göstermesi gerektiğini söylemesi gereklidir. Çocuk, eğer bunu bilmezse, evdeki rutin değiştiği için kimsenin onu sevmediğini hissedebilmektedir. Bu hissi, hissettirmemek adına aile hayatında bazı rutinlerin değişeceğini çocuğa önceden söylemek doğru olacaktır.
Ayrıca yine çocuk kendisini dışlanmış hissediyorsa onunla iletişim kurup, neyi eksik hissettiğini anlamaya çalışıp, o sorunun üzerine gidip çözmeye çalışılabilir. Eşitlik kavramının yüksek olduğu bir aile söz konusuysa, annenin de babanın da farklı zamanlarda bebeğe ilgi göstermesi büyük çocuk için biraz daha olumlu bir süreçtir. Çünkü anne çocukla ilgilenirken baba kendisi ile ilgilenebilir veya tam tersi olabilir bu yüzden ailede değer yargılarını anlatırken; eşitlik, sağlıklı konuşma, açıkça dile getirme, saygı gibi kavramlara da dikkat çekmek gerekebilir.