Vallahi, vallahi billahi param yok, bak.. Harbi söylüyorum, derken bir abim telefon etti, hazırlığını yap huma ya gidiyorsun dedi, dedim ki ya rabbi sen ne büyüksün bir lira param yokken sen beni kabul ettin dedim... Bir ton da borcum vardı. Eywallah.. Hiç Sorun Değil.. Allah var sorun yok çünkü.
Beraberinde o muhteşem mekanın, o kainatın zümrütünün olduğu yere doğru yürüyorken, bir abimiz bana dedi ki;
İnşallah dedi, burada güzel bir şey yazarsın dedi, ben de dedim ki ona, Nasip eden Nasip Ederse Eyvallah dedim. İçeri Girdim o mükkemmelliği görünce aynen şunu söyledim, dedim ki;
Ben gönlümün Ayaz tahtını senin kapına astım da geldim...
Ne kadar derin bir içsel yolculuğun ifadesi olmuş. Paranın yokluğunda bile, bir insanın inancı ve teslimiyetiyle nasıl büyük bir huzur bulabileceğini, Allah'a olan güvenin her şeyin üstesinden geleceğini anlatan bir hikaye. Her adımda o teslimiyetin ve tevekkülün nasıl insanı yücelttiğini hissediyorsun. "Gönlümün Ayaz tahtını senin kapına astım da geldim" sözü de, insanın kendi iç dünyasında yaptığı arınmayı ve nihayetinde gönlünü Allah’a teslim edişini ne kadar güzel ifade ediyor.
Bu sözler, insanın yürekten bir dua ile yola çıkışını, her zorluğa rağmen manevi bir güçle ayakta kalışını çok etkili bir şekilde anlatıyor. Allah'ın insanlara olan lütfunun, sıkıntılar içinde bile nasıl hissedilebileceğini derinlemesine düşündürüyor.