Anarşizm Nedir?

Politik yapılara karşıdır.Tahakküm kavramı anarşizm için olumsuz bir kavramdır. Zorlayıcı kurumlara karşı gelmek anarşizmin asli ilkelerinden olup, gönüllü olmaya dayalı bir görüştür. Birçok anarşist akım mevcuttur. Her biri bir diğerinden farklı olarak kendilerini var etmişlerdir.

İnsanların devlet olmadan da çok iyi bir biçimde yaşayacaklarını düşündükleri, geleneksel siyasete karşı olmaları söz konusudur. Devletsizlik ve şiddetsizlik temel ilkeleridir. Devletin olmamasını istemelerinin sebebi ise, devlet kavramının doğası gereği kötü olmasından kaynaklanır. Kötü olduğu için değil, doğadan gelme bir kötülük durumu olduğuna inanılmıştır. Partiler düzenin elemanları olduğu için, yine anarşizm bu kavrama da karşıdır.

Bireyci anarşizm konu olduğunda en önemli kavram, askerliğin, polisin ve kanunun yok olmasıdır. Bunun sonucunda toplum yok olmaktadır. Bolşevik Devrimi’ne de karşı olurlar. Düzenin sağlanması için devletin yok olması ve insanların doğal haline bırakılması gerekildiğine inanılmıştır. Kendi kendine işleyen bir ahlak yasası vardır ve bu, yasasız, devletsiz de mümkün olabilmektedir. Toplumsallıkta sınır tanımama durumu vardır ve bu ana ilkelerden biri olmaktadır.

Düşünce sistemi olarak, devletin olmaması, daha adil ve daha uyumlu bir düzenin oluştuğunu düşünürler. Uyumlu bir düzen için bu gereklidir. İnsanların üzerinde kurulan herhangi bir baskı onları etkiler ve anarşizmde de insanlara karşı hiçbir baskı söz konusu değildir. İnsanlar üzerlerinde uygulanan bir devlet sisteminin oluşundan son derece rahatsız olduklarından, bu durumun onlara zarar verdiğini düşünürler ve bu akım, daha rahat bir hayat mücadelesi vermelerini sağlayacaktır. Bu akım aynı zamanda hem felsefi hem de siyasal bir akımdır.

Bu akıma dayalı bir topluma ilişkin ilk görüşler, 1640 yıllarında İngiliz İç Savaşı’nın sonrasında, Truth Lifting Up İts Head Above Scandals (İftiralardan Kurtulup Aklanan Gerçek) adlı bir broşür yayımlandı. Buna ilk cesaret eden isim Gerrard Winstanley oldu. İktidarın insanları yozlaştırdığını düşünüyordu. Mülkiyet kavramıyla ilgili sorgulamaları vardı ve özgürlükle bağdaşmadığını öne sürmüştü. Suçların kaynağında otorite olduğunu ve mülkiyet hırsının insanları etkilediğine karşı inancı vardı.

İnsanların, üst seviyedekilerin yukarıdan dayattığı yasalarla yönetilemeyeceğini söylüyordu. Önemli olan şeyin insanların kendi vicdanları olduğunu ve bununla hareket ettikleri zaman mutlu olacaklarını savunuyordu. Emek kavramına ve ürünlerin paylaşılmasına dikkat çekmişti. Emek ve ürünler paylaşılmalıydı ve bu şekilde oluşan bir toplumda özgürlük ortaya çıkacağını söylemişti. Bu düşüncelerle beraber anarşist eylemciliğin öncüsü olmuştu ve Diggers hareketlerini başlatmıştı. 1640 yılından itibaren her tarihte, zaman zaman bir ütopya olarak kalmış olan bu akım, belirli dönemlerde uygulanan bir sistem de olmuştur.

Son dönemlerde anarşizm akımına karşı belli avantajlar olsa da hala birçok siyasetçi ve politikacı bu akımın bir ütopya olduğunu düşünüyor. İnsanların daha eğitimli olması, anarşizmin oluşumunda ve uygulanmasında katkı sağlıyor. Gelecek neslin daha az kapitalizmi övmesi, materyalist yaklaşımda kendilerini geri çekmesi konusunda da bilinçlenme söz konusu oluyor.