İnsanların yalan söyleme sebepleri çok farklı olabilir. Fakat bu tarz insanların, tehdit altında kaldıklarında en çok yalan söylediklerini fark edebilmekteyiz. Yalanlar bazen bazı şeylerin üzerini örter. Bazen ise hiç olmayan bir şeyi var eder. Tam da bu noktada insanların çocuk yaştan itibaren yalan söylemeyi öğrendiklerini ve bir rutin haline getirdiklerini görmekteyiz.
Kardeş kavgalarında veya kıskançlıkta çocuk, bazı durumları saklar ya da olmayan bir şeyleri olmuş gibi göstererek ailesinin onu daha çok sevmesini sağlamaya çalışır. Doğru olan neyin olduğunu önemsemeden aile eğer çocuğunu dinler ve diğer çocuğa tepki gösterirse, yalan söyleyen çocuk bunun yanlış olmadığını öğrenir ve gelecekteki hayatında da bunu uygular.
Doktorlara göre, geçmişten günümüze öğrenilen yalan kavramı, en çok çocuk yaşta taklit edile edile öğrenilmektedir. Özellikle çocuk yaşta bazı hatalar yaptığımız için bu hataların gün yüzüne çıkmamasını isteriz. Bazı hatalardan kaçınmak ve ceza almamak için yalan söyleriz.
Birçok insan bir savunma mekanizması yarattığı için yalan söylemeyi doğru bulmaktadır. Bazı hatalardan ders çıkaran insan kendine kırmızı bir çizgi yaratmaktadır. Bu yarattığı sınırdan başkalarının geçmesine izin vermemektedir. Yani insan kendini koruyabilmek adına küçük yaştan itibaren yalan söylemeyi öğrenmiş olabilir. Bu noktada eğer aile çocuğunun yalan söylediğini fark etmez hatta söylediği yalanlara karşı tepki göstermezse çocuk yalan söylemenin doğru bir şey olduğunu öğrenecek ve hayatına bu şekilde devam edecektir.
Birçok psikoloğa göre insan zamanla bazı şeylerin doğru olup olmadığını anlayabilecek yaşa gelir. Fakat öğrenilen yanlış bilgiler kolay kolay değiştirilemez. Bu da insanın gelecekteki hayatını değiştirebilmektedir. İnsan olası sonuç ve durumlardan kaçınabilmek için yalan söylemeyi kendisine görev edilmektedir.
Bazen bazı insanlar toplumdan farklı düşünse bile dışlanma korkusuna yalan söyleyebilmektedirler. Sosyalleşememe korkusu beraberinde toplum baskısını hissetme korkusu ile birleşir. İnsanın yalan söylemezse yalnız kalacağına dair bir bilgi beyninin içinde oluşur. Bu da yalan söylemeye teşvik eder.
Psikologlara göre birçok insan diğer insanlara uygun bir şekilde hayatına devam etmek ister. Hiç kimse karşısında ona sürekli ters gelen onunla aynı düşünmeyen insanların olmasını istemez, insanların kendisine benzer insanlarla beraber vakit geçirmek isteği de bundan kaynaklanmaktadır. Başkalarının ona saygısızlık yapacağını düşündüğü için yalan söyleyen kişi bunu daha önceden de yapmıştır. Bu şekilde hayatını devam ettiren insan kazanarak adım atabildiği için yalan söylememe düşüncesi asla beyninde oluşmamaktadır.
İşin en ürkütücü tarafı ise bazen söylenen yalanlara insanın kendisinin de inanmasıdır. Söylenilen hikaye artık bir hikayeden çok gerçek, yaşanmış bir olay olmaktadır ve bunu kendince uyarlayarak, yaşamış gibi hissederek arkadaşlarına ve çevresine anlatmaktadır.
YALANLAR ORTAYA ÇIKAR…
Her ne kadar geçmişten bugüne kadar o insan yalan söylemiş olsa da, hatta bunu ailesinden görmüş ve yanlış bir şey olduğunu anlamamış olsa da ilerleyen zamanlarda çevresindekilerin ve arkadaşlarının ona yalan söylediğine dair bir bilgi vermesi ile aydınlanacak ve bunu artık düzeltmek isteyecektir. Yalan söyleyen insan eğer isterse bu alışkanlığından kurtulabilir. Fakat bu insanın ilk olarak neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmesi bilmesi ve buna göre hareket etmesi gerekmektedir. Arkadaşları ve çevresi her ne kadar onun yanında olsa da kişinin kendi sorularına kendi kişisel cevaplarını vermesi ve hayatını düzgün bir şekilde idame ettirmesi gerekmektedir.
Yeni bir sayfa açabilmek için geçmişi geçmişte bırakarak yeni bir hayata başladığını düşünerek adım atmalı ve bu adımda çok emin bir şekilde ilerlemelidir.